31 Aralık 2009 Perşembe

yıl biterken....


türküz ya, arada derede kalmışız ya dünya coğrafyasında, insan karambole düşüyor, yılbaşını kutlasak mı kutlamasak da mı kutlasak, yoksa kutlasak da mı kutlamasak diye.. bir yandan sana yıllarca dayatılmış gelenekler, bir yandan bunlar ne kadar dayatılsa da gerçek ulan duygusu, bir yandan senin devinimlerin, gördüklerin, 90lı yıllar itibariyle ülkenin değişiminde bire bir kobay olman bir genç olarak, tüm bunlar karmakarışık duygulara sebep oluyor.

yılbaşını mı kutluyoruz, biten yıla nah mı çekiyoruz, yine hayattayım yine sevdiklerim yanımda naziresi mi yapıyoruz delikli dünyaya , tam bir muğlak hepsi...

insanlar son iki gündür yılbaşı telaşesinde.. süpermarketler tıklım tıklım, trafik arapsaçı, bir heyecan falan.. bir yandan da , durup düşündüğünde, ulan çok da matah bi şey mi bu içsesi...

yine de olumlu buluyorum tüm bunları. her ne kadar 40 yaşını aşmış, takım elbiseli, bayların, tuvaletli hanımların bu gece sınırsız içki hasebiyle kussalar da, kendilerini rezil etseler de.. dağıtalım amınakoyim , mottosuyla ertesi gün pişmanlığı yaşasalar da.. bırakın insanlar , en azından çoğu insan bir gece de olsa dağıtsın diyorum...

çünkü , bu insanlara, yıllar yılı türkiye'nin içine kapanık bir ülke olduğu, fakir olduğu, müslüman olduğu, kendi kendine yeteceği, ama dünyaya bedel olacağı fikri aşılandı. hep mütevazi olmak zorunda bırakıldı bu insanlar. parası olan da mütevaziydi, olmayan da.. dış dünyadan haberdar olmanın, onların aldığı zevklerin almanın görgüsüzlük olacağı anlatıldı. bu sebepten de ülkede bir aristokrasi sınıfı gerçek manada oluşamadı. cemiyete mensup kişiler de çok irrite edici kaldı. orta sınıf da onlara özeneyim derken görgüsüz oldu.

bu ülke insanları bu yüzden biten yıla nah çekemiyor. artlarında bıraktıkları yılda, yaşadıkları dertleri, acı kayıpları, sevinçleri, belirsizlikleri ve daha bir çok insana özgü durumu, yılbaşına sığdırıyor. çünkü içki içmenin en legal hali yılbaşı oldu türkiye'de. dağıtmak bu güne has oldu. toplum bugüne toleranslı çünkü. o sebepten bir deşarj olma hadisesi görüyoruz herkeste. manyakça ve aşırı dozda ve kendini bilmeyerek. tüm bunlar yıl içinde bir etkinliğe katılmayı asla aklından geçirmeyen, bunu lüks sayan insanların oluşmasıyla oldu.

neyse; yıl bitti...artık 2010..

benim gibi bir nihilist için rakamların pek önemi yok açıkcası. sıkıcı bir şekilde bunu ispat etme yöntemine de giderim. ama hem ben sıkılırım hem de siz. üstelik yoruluruz da...

2009 benim için sıradan bir yıldı. öyle acayip hikayelerim olmadı açıkcası. 2006 kadar muhteşem 2007 kadar berbat yıl değildi. normal düz bir yıldı.

bu yıla dair keşfettiklerim; jerzy kosinski'yi keşfettim mesela. müthiş bir yazar. arıza ötesi bir adam. çok keskin yaşanmış, çoğunlukla yıpranmış ve intiharla bitmiş bir hayat. okuyun bu herifi. okuduysanız da bir daha okuyun.

tom waits'i keşfettim mesela. daha önce bir iki şarkısını biliyordum. ama bu sefer neredeyse bütün bir yılı onun şarkılarını dinleyerek geçirdim. yaşla alakalı tamamen. 18'nde dinlesem. kim lan bu hıyar derdim. şimdi ise neredeyse tapıyorum herife. dinleyin bu herifi. yalnızlığın, boşa geçmiş hayatların, masum aşkların, mükemmel dünya tasvirlerinin adamı.

breaking bad, mad men gibi dizileri yine bu yılda kaşfettim. izleyin bunları seveceksiniz.

hümanizm güzel şey. o geçti mesela şimdi aklımdan. onu keşfetmeye çalışın. insana insan olduğu için hakettiği hakları vermeyen herkesten nefret edin.

charles bukowski okuyun, john fante okuyun ve topluma rağmen sürekli intihar düşüncesiyle yaşayarak nasıl hayatta kalınacağını keşfedin.

ayn rand okuyun. yaşamın kaynağı, atlas silkindi, yaşamak istiyorum, hepsini keşfedin. kendinizi keşfedin.

en önemlisi ben bu sene; kendimden başka hiçbir yolumun olmadığını öğrendim. siz de deneyin.

hayatın hep lehinize olması dileğiyle... iyi seneler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder