10 Kasım 2009 Salı

böyledir

günlerden beri gözüm seyiriyor. bilim insanları strese bağlı yorgunluk diyor buna. doğrudur, lakin stresli değilim, yorgun da değilim. onun dışında ellerim de ağrıyor. bir insanın eli ağrır mı lan! ağrıyor işte. tarif edileyemecek şekilde bir ağrı. az önce fark etttim dirseğim kanıyordu. hiç haberim yok. farkında olmamışım. hiç böyle bir şey olur mu peki , dirseğin kanıyor haberin olmuyor... tuhaf.

tuhaf şeyler olmakta. hiç unutkan biri değildim eskiden ben. en ufak detayı bile hatırlayacak gereksiz bir beynim vardı. olayları mevzuları unutmayan bir beyin. fakat artık çoğu şey aklımda kalmıyor. gün içinde yoğun bir şekilde düşündüğüm bir şey bile zamanla hafızamdan yitip gidiyor. zaman dediysek yıllar boyu değil. 3- 5 gün yeterli sebep.

her şeyin bir açıklaması bir nedeni vardır. nedensiz diye bir şey yoktur. insanlar genellikle sorduklarında bulacakları gerçekle yüzleşemeyeceklerinden '' nedensiz'' kabul ederler bazı şeyleri. yanlıştır tabi. vardır bir nedeni. ya bulmak istemezsin, ya bulamazsın ama vardır illa ki.

ben bulmak istemiyorum artık mesela. neden bunlar olmuş, neden unutkanlaşıyorum , neden elim ağırıyor, neden gözüm seyiriyor? bunlar neyin habercisi?

cevaplar artık hiç ilginç gelmemeye başladı.

vardır işte canım bir nedeni, bulduğunda kıçına buzlu badem mi sokacaksın? madalya mı takacaklar?

insanlara kitap okuyun, otu boku sorgulayın diye vaaz verenler halt etmişler bence. böylesi daha iyi yahu. var işte bir nedeni, orda duruyor, o orda sen burda, aranızdaki farkı ne kadar kapatmaya çalışırsan çalış o senden hep bir adım önde...

bahşedilen bu. inkar etmek yersiz.

neyse hayatın rutinliği devam etmekte son sürat. zaten öyle olmasaydı burda yazıyor olmazdım şu an.

o değilde eskişehir'deki 2 sene hayatımdan çok şey götürmüş onu anladım.

her şeyim var ama hiçbir şeyim yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder