12 Mart 2010 Cuma

çamur


"bilemiyorum. otuz yıl önceydi belki. kentin birinde bir yerlerde yürüyordum ve sabahın beşiydi. gecenin bir yerinde kahkaha ve eğlence son bulmuştu ve ben birinden ya da birilerinden dayak yemiş ve bitkin vaziyette yürüyordum. üstüm başım paralanmıştı, yüzüm kan içindeydi, bir şeylerin durmadan damladığını hissedebiiyordum... fazla acı yoktu... sarhoş ve şaşkınlık içindeydim hala... arada sırada öğürüyor, midemden hiçlik fışkırıyordu o muhteşem sabah güneşine karşı... cüzdanım gitmişti tabi ki. yine. odama ulaşmaya çalışıyordum aslında. yolumu şaşırmıştım, ne tarafta olduğunu bilemiyordum, hangi kentte olduğumu bile bilemiyordum. ama bir yerlerde 3-4 günlük kirası ödenmiş bir odam olduğunu biliyordum ve gidebileceğim tek yerdi o oda, tek evrenim. o odayı bulursam hayatta kalabilecektim. yoksa ölecektim. öyle hissediyordum. ölmek umrumda değildi, ama daha rahat bir ölüm arayışı içindeydim, kiralık bir halıyı ezberlerken mesela, kapımın önünden geçen birinin ayak sesleri eşliğinde. tamam, aptalca, ama ayaklarının tabanları sızlıyorsa ve her şey kırık sesler misali tıngırdayıp tıngırdıyorsa yapmak istediğin tek şey ölünebilecek iyi bir köşe bulmaya çalışmaktır. hayvanlar yapar bunu. yaralı kediler. kuşlar. balıklar. insanlar bile.

odamın nerede olduğunu sezgilerimle bulmaya çalışarak yürüyordum. ya philadelphia 'ydı ya da kansas city . sessiz sabahta itekliyordum kendimi. sonra bir şey duydum. benim ayak seslerimi andıran ayak sesleri. adamın teki caddenin tam ortasında batı yönüne yürüyordu. pazar sabahıydı ve tek bir araç bile yoktu caddede. cadde adamın ayakkabılarının asfaltta çıkardığı rasgele, beceriksiz, çaresiz sürtme seslerinin sışında sessizdi. bana doğru geldi ve içimden tanrım, işte bende daha kötü durumda zavallı, diye geçirdim. nasıl olabilir? bir numaralı intihar adayı ben değil miydim, kendimi türlü cehennemlere sokmuş ölümün üzerine çullanmıştım.... ve şimdi bu adam çıkıştı karşıma... oyunu benden çalmaya yelteniyordu... adama yaklaştıkça...güneş yükseliyordu.... yaralı yüzünü gördüm ve daha kötüsü... gözünün tekinin sallandığını gördüm.... göz çukurundan fırlamış ince bir lifin ucunda ileri geri sallanıyordu... bir sarkaç... ona yardım etmek zorundaydım.

ama midem bulandı. beyaz bir kasırga patladı beynimde. o anda bir korkak olduğumu anladım . o kadar olanaksızca korkunç bir görünümü vardı ki ona bunu yapanların değil de onun korkunç olduğunu düşündüm. aaıl canavar bunu ona yapanlar değil de oymuş gibi. ona bunu yapanlar öçlerini almanın rahatlığıyla horluyorlardı karılarının yanında. daha da kötüsü, pek bir şey hissetmeden. ama adam karşımdaydı, gözü sallanıyordu. yanımdan geçip gitmesine izin verdim. arkamda acınası ayak seslerini dinleyerek yürüdüm.

sen de berbat durumdasın, ona yardım edecek halde değildin, diye düşünerek kendimi ahatlatmaya çalıştım. sabah güneşinde yürüyen bir korkaktım. kendimden nefret ediyordum ama değişemezdim.

yürüdüm ve yürüdüm ve yürüdüm ve sonunda odamın bulunduğu pansiyona vardım. içeri girip ikinci kata çıktım ve kendimi yatağa fırlattım. güvenli bir yerdeydim, bir süre için. ucuz kozamın içindeydim. ama uyuyamadım. hristiyan ahlakı filan rahatsız etmiyordu beni. nietzsche gibi hissetmiştim kendimi hep, iyiliğin ve kötülüğün ötesinde. yetmedi ama. bir hiçten başka bir şey değildim. Şefkatim yoktu, gerçekliğim yoktu. bir blöftüm . müdahale gerektiğinde kaçıyordum. koftum. orada uzanıp iyi bir insan olmadığımı idrak etmekten başka bir şey gelmiyordu elimden. sahtekarın tekiydim. numaracı. cesaretim yoktu.

gözü sallanan o zavallı orospu çocuğunu düşünerek 3-4 gün yattım o yatakta.

sonunda kalkıp her şey yolundaymış gibi yaptım ve hayata döndüm. bir tek ben bilecektim.

ama emin olduğum bir şey varsa o da göründüğüm gibi olmadığımdı. ve ne kadar az numara yaparsam ölümün pençesine doğru o kadar hızlı gidecektim. asıl mesele de buydu zaten. sabahları ayakkabılarını her giydiğinde, bir bardak su içtiğinde, arabanın kontak anahtarını çevirip duymak istediğini duymayı beklediğinde.

lanet olsun, onun benden sonra gören aklı başında biri yapılması gerekeni yapmıştır muhtemelen."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder